3 Şubat 2015 Salı


Yine yeniden Merhaba,
Kış soğuk fırtına kar yağmur derken aylar geçiyor. Şimdilerde baharın özlemi sarmaya başladı.  Çiçekler hep bana baharı hatırlatır. Hüznü hiç anımsatmıyor nedense. Yeniden yazmaya başlamak yeniden hislerimi dökmek iyi gelecek...
Artık hayatımda yeni biri daha var. İsmi Lara su perim. Sonraki yazılarımda anne olmak mutlaka olacak. Arada doğum bebek bakımı annelik ebeveynlik üzerine yazılarım olursa şaşırmayın sayfayı yazan değişmedi. ama hayatım değişti. Artık önce anneyim. Bir insan doğurduğunuzda sizde yeniden doğuyorsunuz...
Yeni açan bahar çiçekleri gibi yeniden doğdum. Şimdi farklı bir Simge ile birlikte yazılar yazacağım...



27 Haziran 2013 Perşembe

Güvendiklerimiz ve Acılarımız...

Alış buna. Güvendiğin insanlar herkesten çok acıtırlar. Siyah beyaz arasındaki fark kadar net. Şüphe yok tartışmaya gerek yok. Güvendiğin en çok canını acıtacak olandır. Tercih güvendiğin insanın. Canını acıtmayabilir de. Ona verilen değeri fark edip titiz, özenli, hassas davranabilir. Yada bunlara ne gerek var sadece dürüst ve içten davranabilir. O zaman canın acısa da en azından dürüsttü dersin. Gerçekti sahiydi.
 Bu aralar gerçek olmaya ben olmaya takıldım. Sahte insanları samiyetsiz gülümsemeleri yalan sözleri kandırmacaları sahtelikleri olmadıkları gibi görünmeye çalışanları gördükçe insan olmayı sorgular oldum. İnsan olmak bu kadar karmaşık mı? Niye yalana saklanmaya niye farklı bir karaktere bürünmeye niye ucuz numaralarla kandırmaya çalışır ki insan? Sonu yine gerçeğe çıkmayacak mı? Yine maske düşmeyecek mi? O zaman bu çaba ne? Kimi kandırıyorsun? Kendin gibi davran seni sen olarak bilsinler sonra karar verirler...
Neye mi karar verecekler yolun devamında seninle yürümek isteyip istemeyeceklerine...
Defalarca güvendim defalarca canım acıdı, acıyor, acıyacak. Bu hiç değişmeyecek. Yaşam kadar gerçek. Hep toz pembe hep güzel hep yaşanası olmayacak bu hayat. Ama acıların kereleri azalabilir. Bu benim elimde.
Deneyeceğim yanılacağım düşeceğim ama her defasında kalkacağım. Her defasında yeni şeyler, yeni kişiler, yeni kavramlar öğreneceğim. Zor güvenmeyi, çok sevmemeyi, çok değer vermemeyi öğreneceğim. Elbet çok sevdiklerim, çok değer verdiklerim, hatta uğruna öleceklerim olacak. Ama önce hak edecekler. Hak edenlerde çok az elbet. O az ama öz ile mutlu olucağım. Birilerine yine güvenmek isteyeceğim, deneyeceğim. Olmuyorsa zorlamayacağım.
Yoksa güvendiğin insanların herkesten çok acıttığı gerçeğiyle karşılaşacağım...





26 Haziran 2013 Çarşamba

Sihirli Pencerem: Neler oldu?

Sihirli Pencerem: Neler oldu?: Uzun bir zaman daha gecti.Yazmadan durabildim yada biriktirdim. Yazmak icin biseye gerek yok ama yurek yazmayi istemeli. Bu kadar zaman icin...

Neler oldu?

Uzun bir zaman daha gecti.Yazmadan durabildim yada biriktirdim. Yazmak icin biseye gerek yok ama yurek yazmayi istemeli. Bu kadar zaman icinde cok sey de olmadi degil. Bu kusaktan bisey olmaz diyen bas bas bagiran gazeteler medya eski kusaklar yeni kusagin zekasini ince mizah gucunu vatan sevgisini Ataturk sevgisini gorduler. Gururlandilar yanildik dediler sevinerek. Devam ediyor. Devam edecek. Ders almak isteyenler aldilar gerisi pisliklarinde bogulcaklar.

Kirlenmek cok kolay. Guvenmek cok zor. Kaybetmek cok kolay. Kazanmak cok zor. Ozur dilemek kimine kolay kimine zor. Affetmek kimine gore cok kolay kimine gore cok zor.
Hic karmasik degil aslinda. Hersey cok seffaf. Saklasanizda saklamak istezenizde hersey cok seffaf. En kalin duvarlar bile zamani gelince incecik sefaf duvarlara birakir kendini. Bu yuzden hep gercek olmak istedim. Gercek olanlarla yoluma devam etmek istedim. Yakin zamanda okudugum bir kitapta bunu vurguluyordu. Er yada gec hersey gun isigina cikar. Istedigin kadar sakla kendini. Hic ummadigin bir anda bir kelimen bir cumlen senin kim oldugunu nereye yolculuk yaptigini belkide gecmisini hatta gelecegini cikarir ortaya. Bu yuzden geleceginde gecmisinde suaninda ortada ve hepsi sensin. Sen neden ibaretsen onu yasayacaksin. Cabuk yikiyorsan kopruleri senin koprulerinde kolay yikilacak, huzurla sevgiyle bakiyorsan herseye sanada sevgi huzur geri yansiyacak.
Simdi bakiyorumda yanlis secimlerim cok oldu ama ne kendimi ne baskasini kandirdim hep bendim. Ben kalmaktan gurur duydum.

Yazmaya devam edicem. Cunku yazdikca belki ulasirim birilerine. Gulumser dusunur yanlistan doner yada bir yalandan kurtulur. Sevgi ve hosgoru barindirdikca birbirimize tahammul edebilecegiz. Yoksa tahammulsuz insanlarin cogunlukta oldugu zift kalpliler saracak dunyamizi...

21 Şubat 2013 Perşembe

Sıkkın bıkkın zaman sırasında...

Yorgun, kızgın, ümitsiz, yaralı, acılı, huysuz, sinirli, meraksız, bitkin, uzak, mızmız, pasaklı, sessiz, neşesiz, durgun, amaçsız... Daha nice karanlık negatif sıfatı yakıştırabilirim bu iki haftaya...
Hep bir sıkıntı hep bir panik hep bir olumsuzluk hep bir bitmişlik peş peşe.
O kovaladı ben kaçmadım. Teslim oldum kaçmaya hiç yeltenmedim. Nazar dediler, depresyon dediler, hava değişimi, iş yoğunluğu...
İş yoğunluğu bişey değil gönül yorgunluğu olmasın dedi bir arkadaşım. Öyle içten öyle sükunetle geldiki bana bu cümle...
Tam yerinde tam olması gerektiği gibiydi.
Herşeyin yorgunluğu, herşeyin yoğunluğu geçer giderde, gönül yorgunluğu olmasın.
Her telefonun ucundaki, sesini uzun zamandır böyle duymadım dedi.
Daha fena oldum neyim var diye. Ama biraz düşününce demek ki içimdeki enerjiyi hep vermişim karşımdakilere. Enerji tükenince, tıkanınca, tökezleyince sevdiklerime de gitti sesimle dalgalanan ruh halim.
Yataktan emekleyerek çıktı, iştahla yedğim tostu zor bitirdim, keyifle baktığım camın perdesini kapattım, gülerek baktığım manzaralara boş ifadelerle baktım.
Ama her geçen geçen gün bir derece daha azaldı. Etkisini daha az hisseder, daha az acı hisseder oldum. Bir de canımı sıkanlara hayalet muamelesi yapınca daha eğlenceli oldu.
30 umdan sonra şunu anladım canınımı sıkıyor, sinirlendiriyor, üzüyor yada kırıyor mu, incitiyor mu seni. Yok say. Hiç olmayan bişey canını ne kadar sıkabilir ki.
Bırak hayalet olmaktan o sıkılsın...

5 Şubat 2013 Salı

Bir şarkıyla başladı herşey...

Eller kadir kıymet bilmiyor annem. Senin kadar kimse sevmiyor Annem...
Dün O Ses Türkiye'de dinledim bir kez daha. Her seferinde tüylerim diken diken olur. Gözlerim sulanır. Zaten bünye gözyaşını sık üretmeye yatkın. Boğazım düğümlenir...
Kim söylerse söylesin ruh halimi değişir o acıyı hissedersin yüreğinde. Eller kadir kıymet bilmiyor anne, senin kadar kimse sevmiyor anne en derinden ulaşır sana. Yine yüreğimi dağladı, burnumu sızlattı. Acısı içime oturdu.
Kaybetmenin acısı geldi aklıma. Yaşamaktan hep korktuğum kimi zaman rüyalarımda gördüğüm.
İşte dün gece yine dağlandı içim. Dedim siz de bir ürperin...
Bıraktım beni seven gözyaşlarımı bir daha dinledim.
Eller kadir kıymet bilmiyor Annem
Senin kadar kimse sevmiyor Annem
Tüm güzel annelere...
Annesinin değerini bilmeyen tüm çocuklara..
http://www.acunn.com/video/o-ses-turkiye/eren-senay-annem/1491

1 Şubat 2013 Cuma

Zehir

Kırgın yada küs değilim. Hayal kırıklığı evresini çoktan geçmişim. Şaşkın hiç değilim şaşkınlığı bırakalı çok oldu. Üzgün değilim desem o da olmayacak. Aslında sanırım üzgünüm. Kalbini karalayanlara üzülüyorum. Kalp karardıkça etrafını da zehirlemesine üzülüyorum. Bunu fark etmeden zehir saçıp sonrada o zehri başkasına bulana üzülüyorum. Zehir kalbinde içinde sonra dilinde sonra yüzünde mimiğinde bir zamanlar çok sevilen bakışında. Kimi zaman hiç konuşmadan etrafına saçtığın enerjinin içinde zehir. Ama sen farkında değilsin işte buna üzülüyorum...
Fark etmek için zaman gerekecek. Ancak ya zehir içini tamamen kapladığında çok geç olursa...
Gel sen beni dinle. Niye yaratıldığını düşün. İçini kalbini yokla. O seni esir etmeden at şu zehiri içinden. Önce kendinden özür dileyerek başla. Çünkü inanan aynadaki sen çok sevimsiz...

Sende üzgünsen dinle...